top of page

Modern Zamanda Sabır




İnsanlık tarihine baktığımızda, beklemek yaşamın doğal bir parçasıydı. Tarlada ürünün olgunlaşmasını, aşkın meyve vermesini, savaşların sona ermesini bekleyen insanlar, sabırla zamanın akışına tanıklık ederdi. Fakat günümüz dünyasında sabırsızlık adeta genlerimize işlemiş durumda. Modern toplum, bizi hızın, anında tatminin ve sürekli bir koşturmanın içine sürüklüyor. Peki, ne oldu da beklemek bu kadar zorlaştı? Zamanın akışı mı değişti, yoksa biz mi ona karşı sabırsız hale geldik?


Antik filozof Herakleitos’un dediği gibi, "Aynı nehre iki kez girilmez." Zaman, tıpkı bir nehir gibi sürekli akıyor ve biz bu akışa bir noktadan tanıklık ediyoruz. Zamanın sabit bir akışı var, ancak insanlar artık bu doğal akışı kabul etmekte zorlanıyor. Hızla akan hayatlar, bizi sabırsızlığa sürüklüyor. Bir şeylerin hemen olması gerektiği düşüncesi, modern dünyanın en büyük yanılgılarından biri. Oysa edebiyat, zamanın bu sürekli akışını anlamlandırmaya çalışan eserlerle dolu.

Türk edebiyatının önemli yazarlarından Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur romanında zamanın akışı ve bireyin iç dünyası arasındaki dengeyi derinlemesine ele alır. Tanpınar, zamanın sadece bir geçiş olmadığını, aynı zamanda insan ruhunun içsel yolculuğunun da bir parçası olduğunu söyler. Beklemek, insanın bu yolculuktaki bir durağıdır; sabırsızlık ise bu yolculuğu aceleyle bitirme arzusudur.

Ancak bugün, sabretmek giderek zorlaşıyor. Bilgiye saniyeler içinde ulaşıyor, yiyeceklerimizi dakikalar içinde sipariş ediyor ve duygusal tatmini anında arıyoruz. Birçoğumuz için beklemek artık katlanılmaz hale geldi. Oysa beklemek, bir nehrin sakinliğinde akmayı öğrenmektir; anın içinde var olabilmek, sabrın gücünü hissetmektir.



Modern çağ, sabırsızlığı körükleyen bir dönem oldu. Teknoloji sayesinde her şey hızlandı; işlerimizi halletmek, bilgiye ulaşmak, hatta ilişkilerimizi yürütmek bile artık saniyeler içinde gerçekleşiyor. Bu hızın sonucu ise insanların sabırsızlıkla her şeyi hemen elde etme isteği. Ancak bu hızlı yaşam tarzı, bizi aynı zamanda yüzeyselliğe itiyor.

Bu noktada, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı eserinde sabırsızlığın ve aceleciliğin birey üzerindeki yıkıcı etkilerine rastlarız. Atay, modern dünyanın yarattığı karmaşa içinde bireyin kayboluşunu, zamanı yakalama arzusunun insanı nasıl içsel bir boşluğa sürüklediğini gözler önüne serer. Karakterler, zamana karşı yarışırken aslında kendilerini kaybederler.

Modern insan, bir sonuç almak için sabırsızdır; her şeyin hemen gerçekleşmesini ister. Ancak hayat böyle işlemez. Sabırsızlık, hem insanı hem de insanın ilişkilerini zayıflatır. Oysa sabır, zamana karşı direnmek değil, onunla uyum içinde yaşamaktır.


Edebiyatta Beklemenin Derinliği

Türk edebiyatında, beklemek sıklıkla işlenen bir temadır. Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam eserinde, beklemek neredeyse varoluşsal bir meseleye dönüşür. Romanın baş karakteri C., hayatı boyunca bir anlam arar, bekler, fakat bu bekleyişin sonunda ne aradığını bile unutacak kadar içine kapanır. Beklemek, burada sadece bir eylem değil, aynı zamanda insanın kendisiyle yüzleştiği bir süreçtir. Bu süreç aynı zamanda sabrın erdemini de keşfetmek demektir. Camus’ün Sisifos Söyleni’nde olduğu gibi, yaşamın tekrar eden zorluklarına rağmen taşımızı sabırla yukarı taşımak zorundayız. Zamanın akışına teslim olmak, insanın kendini bulma sürecidir.


Beklemek, insanın sabrını sınar. Sevdiği birini beklemek, bir şeyin olgunlaşmasını beklemek, hayatın zorlukları içinde bir ışık görmeyi beklemek... Modern dünya bize "Bekleme! Şimdi yap! Hemen olsun!" diye fısıldar. Bu aceleci tutum, ruhumuzu yıpratır, derinliklerimizi kaybettirir. Oysa beklemek, insana olgunluk kazandıran bir süreçtir; sabırla beklediğimiz anlar, ruhumuzu zenginleştirir.

Sabır: Zamanın Hediyesi

Beklemek, sabırla gelen bir erdemdir. Sabır, bizi olgunlaştırır, duygularımızı derinleştirir ve hayatın karmaşıklığını anlamamızı sağlar. Sabırsızlık ise hayatı yüzeysel kılar; anında tatmin ararken, daha derin hazineleri gözden kaçırırız.

Sabır, bir tohumun filizlenmesini izlemek gibidir. Eğer toprağı sürekli kazıp, tohumu kontrol etmeye çalışırsak, onun filizlenmesine engel oluruz. Oysa sabırlı olduğumuzda, bir süre sonra o tohum çiçeğe, sonra ağaca dönüşür. Tıpkı insan ilişkileri, duygular ve hayatın kendisi gibi... Sabır, bize hayatın zenginliğini hissettiren en değerli öğretidir.



Zaman, bizi nereye sürüklerse sürüklesin, sabırlı olmayı öğrenmek belki de modern dünyanın en büyük mücadelesidir. Teknoloji bize hız kazandırsa da, ruhumuzu doyuran şey hız değil, sabırla beklediğimiz anların derinliğidir. Beklemek, sabır göstermek, zamanın bize getirdiklerine açık olmak, bir nevi hayatı kucaklamaktır.

Edebiyatın ve felsefenin bize öğrettiği gibi, sabırla yaşamayı öğrenmek, zamanın akışını anlamlandırmak demektir. Çünkü zaman ne kadar hızlı akarsa aksın, sabırla beklemeyi başaranlar, yaşamın en derin anlamlarına ulaşacaktır.

 
 
 

1 Comment


Alevrin ipek
Alevrin ipek
Nov 10, 2024

Merhaba, öncelikle yazılmış olan bu yazıyı eser kategorisine alamadığım için sanat değerlendirmesi yapamıyorum! Yukarıdaki yazının yazılış amacını bilmiyorum ama tahminim, ‘iç dökmek’ olduğu yönünde. Ama yine de şöyle bir yorum yapabilirim. Bu yazının eser kategorisine girmesi için geliştirilmesi gereken yanlarını yazmak belki fayda sağlar.

1- Yazıyı yazmadan önce kompozisyonu tasarlamak gerekiyor çünkü şu an anlatım oldukça dağınık, dolayısıyla okuyucu ne yöne gittiğini anlayamıyor. Kompozisyon geliitirmek için pek çok online eğitim videosu var çoğu da ücretsiz. Kompozisyonu yeterince iyi tasarladıktan sonra ikinci aşama geliyor.

2- Anlatım şekli. Toplumun zamanla ilgili yaşadığı sıkıntıyı anlatmanın bin çeşit yolu var. Ama şu anki yazıda hiçbir anlatım biçmi olmadığı gibi, üstüne bir de ara sıra girip çıkan fiykalı cümle ve kelimelerle bir ‘artistlik taslama’ hissediliyor.…

Like
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

Inner Pieces

123-456-7890

info@mysite.com

© 2035 by Inner Pieces.

Powered and secured by Wix

İLETİŞİM

Bana Sor

ileti için tesekkürler

bottom of page